-
1 geçmiş zaman
ling Vergangenheit f -
2 geçmiş zaman
n. past, eld, lang syne, preterit, preterite, past tense* * *past times -
3 geçmiş zaman
demarabor -
4 geçmiş zaman
past tense -
5 geçmiş zaman öneki
geçmiş zaman öneki (yunanca vb.)n. augment -
6 geçmiş zaman yerine kullanılan geniş zaman
n. historical presentTurkish-English dictionary > geçmiş zaman yerine kullanılan geniş zaman
-
7 geçmiş zaman kipi
1. preterit 2. preterite -
8 geçmiş zaman belirten
adj. preterit, preterite -
9 tamamlanmış geçmiş zaman
n. perfect tense -
10 önceki geçmiş zaman
n. pluperfect tense, pluperfect -
11 -di'li geçmiş zaman
past tense containing the morpheme -di. -
12 -miş'li geçmiş zaman
gram. the inferential past tense: Gelmiş. I gather that he´s come. -
13 geçmiş
1. adj vergangen; Obst überreif, faulig;di’li geçmiş zaman GR Perfekt n;miş’li geçmiş zaman GR Narrativ m;geçmiş ola die Gelegenheit kommt nicht wieder;geçmiş olsun gute Besserung!; (hoffentlich) gut überstanden!;-e geçmiş olsuna gitmek einem Kranken einen Besuch abstatten;ile geçmişi olmak mit jemandem ein Hühnchen zu rupfen haben; mit jemandem von früher her befreundet sein2. subst Vergangenheit f;geçmişi karanlık mit dunkler Vergangenheit -
14 geçmiş
1.1) переше́дший, перее́хавший и т. п.2) проше́дший, истёкший, было́й, мину́вший, пре́жнийgeçmiş günler — мину́вшие (былы́е) дни
geçmiş olaylar — мину́вшие собы́тия
geçmiş yıllar — про́шлые го́ды
3) грам. проше́дшийgeçmiş di'li zaman — проше́дшее категори́ческое вре́мя
geçmişte gelecek zaman — бу́дущее проше́дшее вре́мя!
geçmişte geniş zaman — неопределённый имперфе́кт
geçmiş miş'li zaman — проше́дшее вре́мя на «mış», проше́дшее субъекти́вное вре́мя
geçmiş zaman öncesi — давнопроше́дшее субъекти́вное вре́мя, давнопроше́дшее неопределённое вре́мя
4) перезре́лый, начина́ющий по́ртиться (о фруктах и т. п.)2.1) про́шлое, проше́дшее, ста́рые (былы́е) времена́geçmişle hiç bir ilgisi kalmamak или geçmişle hiç bir alâkası kalmamak — не име́ть ничего́ общего с про́шлым
geçmişle ilgisini kesmek или geçmişle alâkasını kesmek — порва́ть с про́шлым
geçmişe karışmak — отжи́ть, отойти́ (ка́нуть) в про́шлое
geçmişte olup bitenler — собы́тия про́шлого
geçmişi pek karanlık bir adam — челове́к с тёмным про́шлым
uzak ve yakın geçmiş — далёкое и бли́зкое про́шлое
yakın (bir) geçmişte — в неда́внем про́шлом
2) инциде́нт; ссо́ра; вражда́- la geçmişi olmak — име́ть ли́чные счёты с кем; име́ть в про́шлом инциде́нт с кем
◊
geçmişi boklu — груб. чёртов сын!◊
geçmişi kandilli — разг. негодя́й; прокля́тый (о человеке) -
15 zaman
вре́мя (с)* * *1.1) вре́мя; пора́; пери́одzamanımızda — в на́ше вре́мя
zamanında — во́время; ко вре́мени
zamanını almak — отнима́ть вре́мя у кого
zamanı avlamak — лови́ть моме́нт
zaman bırakmak — выделя́ть / оставля́ть вре́мя для чего
zamana bırakmak — положи́ться на вре́мя
her şeyi zamana bırakmıştım — я во всём положи́лся на вре́мя
zamanı doldu — вре́мя, отведённое на что-л., вы́шло
zamanı geçirmek — проводи́ть вре́мя
zamanı geçti — а) вре́мя чего-л. уже́ вы́шло; б) сезо́н чего-л. ко́нчился
zaman kazanmak — вы́играть вре́мя
zaman kollamak — а) вы́ждать вре́мя; б) ждать удо́бного слу́чая, ждать подходя́щего моме́нта
zaman öldürmek — убива́ть вре́мя
zamana uymak — соотве́тствова́ть вре́мени
zaman vermek — выделя́ть вре́мя для чего
gel zaman git zaman — с тече́нием вре́мени
uzun zaman — до́лго, продолжи́тельное вре́мя
iş zamanı — вре́мя рабо́ты
uyku zamanı — вре́мя сна
2) пора́; сезо́нçocukluk zamanı — пора́ де́тства
gül zamanı — пора́ цвете́ния роз
üzüm zamanı — виногра́дный сезо́н
3) геол. эпо́ха, пери́одdördüncü zaman — четверти́чный пери́од
imparatorluk zamanı — эпо́ха импе́рии
4) грам. вре́мяgeçmiş zaman — проше́дшее вре́мя
gelecek zaman — бу́дущее вре́мя
geniş zaman — ао́рист
2.şimdiki zaman — настоя́щее вре́мя
с формой на -dık / -acak передаёт содержание придаточного предложения времениdöneceği zaman — когда́ он вернётся
••her zaman felek insana yâr olmaz — посл. ≈ не всегда́ судьба́ улыба́ется челове́ку
- az zaman sonrazaman zamana uymaz — погов. ≈ год на́ год не прихо́дится
- bir zaman
- bir zamanlar
- çoğu zaman
- her zamandan ziyade
- hiç bir zaman
- ilk zamanlar
- ne zaman?
- ne zamandan beri?
- o zaman -
16 zaman
I а1.1) вре́мяzaman ımızda — в на́ше вре́мя
zamanında — во́время; ко вре́мени
zaman adamı — совреме́нный челове́к, челове́к своего́ вре́мени
zamanını almak — отнима́ть вре́мя у кого
biraz zaman ınızı alabilir miyim? — могу́ я отня́ть у вас немно́го вре́мени?
zaman geçirmek — а) проводи́ть вре́мя; б) теря́ть вре́мя
zaman geçirmeden — не теря́я вре́мени
zaman geçtikçe — со вре́менем
zamanı gelmiştir — наста́ло вре́мя (делать что-л.)
zaman kazanmak — вы́играть вре́мя
zaman kollamak — вы́ждать вре́мя
2) геол., ист. эпо́ха; пери́одzamanı kadimde — в дре́вние времена́
dördüncü zaman — четверти́чный пери́од
3) пора́; сезо́нçocukluk zamanı — пора́ де́тства
gül zamanı — пора́ цвете́ния роз
4) грам. вре́мяzaman zarfları — наре́чия вре́мени
geçmiş zaman — проше́дшее вре́мя
gelecek zaman — бу́дущее вре́мя
geniş zaman — ао́рист
5) в разн. знач. тактzaman ölçüleri — муз. та́кты
2.с формой на -dık/-acak передаёт содержание придаточного предложения времениAtatürk Samsun'a ayak bastığı zaman — когда́ Ататю́рк при́был в Самсу́н
◊
zaman aşımı — IIа1) гара́нтия; руча́тельство, поручи́тельство, пору́ка2) возмеще́ние (убытков), компенса́цияzaman altına almak — обеспе́чить (гаранти́ровать) возмеще́ние убы́тков
-
17 geçmiş
1) блэкIыгъ/ блъэкIа -
18 geçmiş
1. ألخن [أَلْخَن]Anlamı: çürümeye yüz tutmuş2. بهرج [بَهْرَج]Anlamı: çürümeye yüz tutmuş3. خام [خامّ]Anlamı: çürümeye yüz tutmuş4. خم [خَمّ]Anlamı: çürümeye yüz tutmuş5. دابر [دابِر]Anlamı: zaman bakımından geride kalmış6. دفر [دَفِر]Anlamı: çürümeye yüz tutmuş7. رديء [رَدِيء]Anlamı: çürümeye yüz tutmuş8. زخم [زَخِم]Anlamı: çürümeye yüz tutmuş9. زنخ [زَنِخ]Anlamı: çürümeye yüz tutmuş10. سنخ [سَنِخ]Anlamı: çürümeye yüz tutmuş11. سهك [سَهِك]Anlamı: çürümeye yüz tutmuş12. عابر [عابِر]Anlamı: zaman bakımından geride kalmış13. عطن [عَطِن]Anlamı: çürümeye yüz tutmuş14. عفن [عَفِن]Anlamı: çürümeye yüz tutmuş15. غابر [غابِر]Anlamı: zaman bakımından geride kalmış16. فائت [فائِت]Anlamı: zaman bakımından geride kalmış17. ماض [ماضٍ]Anlamı: zaman bakımından geride kalmış18. متعفن [مُتَعَفِّن]Anlamı: çürümeye yüz tutmuş19. مخم [مُخِمّ]Anlamı: çürümeye yüz tutmuş20. منتن [مُنْتِن]Anlamı: çürümeye yüz tutmuş21. منصرم [مُنْصَرِم]Anlamı: zaman bakımından geride kalmış22. منقض [مُنْقَضٍ]Anlamı: zaman bakımından geride kalmış -
19 geçmiş
"1. past, passed. 2. past; bygone. 3. overripe, overmature (fruit). 4. past its prime, passé (flower). 5. past, the past. 6. forefathers, ancestors. 7. the dead, the deceased. -i boklu vulg. damned (person). -te gelecek zaman gram. past intentional: -ecekti. -te geniş zaman gram. aorist past: -erdi. -i kandilli/kınalı/tenekeli colloq. damned (person). -lerini karıştırmak /ın/ to abuse the ancestors (of a person). - ola! Gone forever (said about a missed opportunity). - ola/olsun! May you recover soon!/I´m sorry about your bad luck. -i olmak /la/ to have known (someone) in the past. - olsuna gitmek to pay a visit to one who has experienced illness or anything unpleasant. - öncesi gram. past perfect, pluperfect: -mişti. -ine yandığım colloq. damned (person). - zaman gram. past tense. - zaman ortacı gram. past participle." -
20 mazi
mazi [ma:zi:] s\maziye karışmak veralten; ( işlerlikten çıkmak) außer Gebrauch kommen
- 1
- 2
См. также в других словарях:
geçmiş zaman sıfat-fiili — is., dbl. Geçmiş zaman kavramı veren, dik veya miş ekleriyle kurulan ve ad, sıfat gibi kullanılan sıfat fiil: Bildiklerinizi anlatın. Tanıdık adam. Geçmişi saygıyla anıyoruz cümlelerindeki bildik, tanıdık, geçmiş birer geçmiş zaman sıfat fiilidir … Çağatay Osmanlı Sözlük
geçmiş zaman görünümü — is., dbl. mış geçmiş zaman eki almış fiille yardımcı fiilin veya başka bir fiilin birlikte kullanılmasından ortaya çıkan ve olayın tamamlanmış olduğu kavramını veren görünüm: Gelmiş olmak, gitmiş olmak, vermiş bulunmak gibi … Çağatay Osmanlı Sözlük
geçmiş zaman — is., dbl. Fiilin belirttiği zaman kavramının, içinde bulunduğu zamandan önceye ait olması, mazi. Ali geldi, Ahmet bu havada İstanbul a gidip gelmiş gibi … Çağatay Osmanlı Sözlük
geçmiş — sf. 1) Geçme işini yapmış 2) Zaman bakımından geride kalmış Bu eski sesler içinde geçmiş zamanlar uyuyor, uyanıyor, geriniyor, yaşıyor gibidir. A. Ş. Hisar 3) Çürümeye yüz tutmuş 4) is. Bugüne göre geride kalmış olan zaman, mazi Onlar bu… … Çağatay Osmanlı Sözlük
zaman — is., Ar. zamān 1) Bir işin, bir oluşun içinde geçtiği, geçeceği veya geçmekte olduğu süre, vakit Zaman geçtikçe hafifleyecek yerde, daha ziyade ağırlaşan bir vicdan azabı duyarım. Ö. Seyfettin 2) Bu sürenin belirli bir parçası, vakit Efendiler,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
bir zaman — zf. 1) Geçmiş zamanda, eskiden, vaktiyle Görsem Erenköyü ndeki leylaklı bahçede / Cananla bir zaman konuşup içtiğim yeri Y. K. Beyatlı 2) Belirli bir süre, biraz Tarlalar arasında bir zaman gezindik. S. F. Abasıyanık … Çağatay Osmanlı Sözlük
MAZİ — Geçmiş zaman. Geçen, geçmiş olan. * Gr: Bir işin geçen zamanda yapıldığını bildiren fiil. Fiil i mâzi. Mazi sigası.(O Kadir i Mutlak, bütün istikbaldeki acaib i imkânata muktedirdir. Dünü getiren, yarını getirdiği gibi; maziyi icad eten O Zât ı… … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
gitti — geçmiş zaman kipindeki fiillerden sonra gelerek istenmeyen bir şeyin yapıldığını, yapılacağını, istenen bir şeyin olmadığını veya olmayacağını anlatan bir söz Çolak Mehmet adında birini kapının arkasında ölmüş buldular ancak sayılan bir adam… … Çağatay Osmanlı Sözlük
uza — geçmiş zaman, I, 88, 89, 385 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
Турецкий язык — Самоназвание: Türkçe, Türk dili Страны: Турция, Кипр … Википедия
Грамматика турецкого языка — Турецкий язык относится к агглютинативным (или «приклеивающим») языкам и, тем самым, существенно отличается от индоевропейских. Содержание 1 Морфология 1.1 Гармония гласных 1.2 Число … Википедия